Öncelikle konuya GDO nedir ile başlayalım, daha sonra ise USDA’nın web sayfasında yayınladığı içeriğin çevirisini yapıp ardından konuyu ele alalım.
GDO Nedir? GDO, “genetik olarak değiştirilmiş organizma” nın kısaltmasıdır. Genetik modifikasyon belirli bir özelliği veya özelliği olan bir bitki veya hayvan yaratmanın en etkili ve hızlı yoludur. DNA sekansında kesin ve spesifik değişiklikler yapılmasını sağlar. DNA esas olarak tüm organizma için taslağı içerdiğinden, DNA’daki değişiklikler bir organizmanın ne olduğunu ve neler yapabileceğini değiştirir. DNA’yı manipüle etme teknikleri sadece son 40 yılda geliştirilmiştir.
Bir organizmayı genetik olarak nasıl değiştirirsiniz?
Aslında bu oldukça geniş bir soru. Bir organizma bir bitki, hayvan, mantar veya bakteri olabilir ve bunların hepsi yaklaşık 40 yıldır genetik olarak tasarlanmakta ve üretilmektedir. Genetiği değiştirilmiş ilk organizmalar 1970’lerin başında bakterilerdi. O zamandan beri, genetik olarak modifiye edilmiş bakteriler, hem bitkilerde hem de hayvanlarda genetik modifikasyonlar yapan yüz binlerce laboratuvarın başı haline geldi. Temel gen karıştırma ve modifikasyonlarının çoğu, esas olarak E. coli‘nin (Escherichia coli) bazı varyasyonları olan bakteriler kullanılarak tasarlanır ve hazırlanır, daha sonra hedef organizmalara aktarılır.
Genetik olarak bitki, hayvan veya mikropları değiştirmek için genel yaklaşım kavramsal olarak oldukça benzerdir. Bununla birlikte, bitki ve hayvan hücreleri arasındaki genel farklılıklar nedeniyle spesifik tekniklerde bazı farklılıklar vardır. Örneğin, bitki hücrelerinin hücre duvarları vardır ve hayvan hücrelerinde yoktur.
USDA ‘Amerikalı çiftçilerin ektiği soya fasulyesi, pamuk ve mısır alanlarının yüzde 90’ından fazlası GDO’lu tohumlar kullanıyor’
Genetiğiyle değiştirilmiş (GDO) tohumlar, 1996 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde önemli tarla ürünleri için ticari olarak piyasaya sürüldü ve takip eden yıllarda benimseme oranları hızla arttı. Genetiğiyle değiştirilmiş tohumların en çok ekilen özellikleri herbisit toleransı (HT) ve böcek direncidir (Bt). Bu özellikler, tohumlara tek tek eklenebilir veya bir araya getirilerek “katmanlı tohum özellikleri” olarak adlandırılan tek bir tohumda birleştirilebilir. USDA Ekonomik Araştırmalar Servisi (ERS), ABD’deki Genetiğiyle Değiştirilmiş Tarım Ürünlerinin Benimsenmesi verisi ürününde genetiğiyle değiştirilmiş HT ve Bt mahsulleri hakkında bilgi raporlamaktadır. Bu veriler, 2008 yılı itibarıyla mısır, pamuk ve soya fasulyesi alanlarının yüzde 50’inden fazlasının en az bir özellik kullanılarak genetiğiyle değiştirilmiş tohumlarla ekildiğini göstermektedir – bu rakam 2024 itibarıyla yüzde 90’a yükselmiştir. Bt dışında virüs, fungus veya kuraklık direnci gibi çeşitli özellikler de geliştirilmiş olsa da, HT ve Bt özellikleri ABD tarım üretiminde en yaygın olarak kullanılanlardır. HT tohumları, yonca, kanola ve şeker pancarı üretiminde de yaygın olarak kullanılırken, genetiğiyle değiştirilmiş arazilerin çoğu üç büyük tarla ürününe ekilmektedir: mısır, pamuk ve soya fasulyesi. Bu grafik, Ağustos 2024’te güncellenen ERS biyoteknoloji konu sayfasında yer almaktadır.
Amerikalı çiftçilerin ektiği soya, pamuk ve mısır arazilerinin yüzde 90’ından fazlası genetiği değiştirilmiş tohumlar kullanıyor. Bu veriler, 2008 itibarıyla mısır, pamuk ve soya arazilerinin yüzde 50’sinden fazlasının en az bir özellik taşıyan genetiği değiştirilmiş tohumlarla ekildiğini gösteriyor; bu oran 2024 itibarıyla yüzde 90’a yükseldi. Bt dışındaki virüs, fungus ya da kuraklık direnci gibi özellikler ile protein, yağ ya da vitamin içeriğini artıran özellikler geliştirilmiş olsa da, HT ve Bt özellikleri ABD tarım üretiminde en yaygın olarak kullanılanlar.
Sizce Amerikalı çiftçiler neden genetiği değiştirilmiş tohum almaya devam ediyorlar?
Kaynak: USDA